2 Eylül 2010 Perşembe

Referandum

Türkiye gelişmekte olan bir ülke. Siyasette, ekonomide, sporda, sanatta, sanayide ve daha birçok alanda düne nazaran bugün biraz daha iyi durumda. Daha önümüzde uzun bir yol var. Öncelikle bunun farkında olmalıyız. Bir anda kendimizi gelişmiş ülkelerle kıyaslarsak hata yapmış oluruz. Belli başlı süreçlerden geçmeden ne siyasette ne sporda ne de ekonomide tam anlamıyla birinci sınıf olamayız. Bizim avantajımız süper olmamamıza rağmen hemen her konuda ara sıra da olsa başarılı olabilmemiz.

Siyasi açıdan büyük bir atılım yapıldı ve artık Türkiye söz dinleyen konumundan çıkarak "Sözü Geçen" konumuna gelmiştir. Sporun bir çok branşında bir anda zirvelere çıkıp bir anda tepetakla gelebiliyoruz. Bu durum aslında Türklerin karakteristik özelliği. Duygularıyla yaşayan bir milletiz ve uzun dönemli planlardan ziyade kısa süreli başarılar yakalayabiliyoruz. Başa dönecek olursak bu başarıları sürekli kılmak için gelişmekte olan ülke statüsünden gelişmiş ülkeler arasına girmemiz gereklidir.

Aslında büyük bir paradoks yaşıyoruz. 1453 yılından bu yana İstanbulda olmamıza rağmen Cumhuriyeti kurmamız çok uzun sürdü. 87 yıllık Cumhuriyet tarihimiz boyunca gelişebildik. 1923 öncesi yaptıklarımızı bir çok savaşla kaybettik. Bazılarını kazanmamıza rağmen her savaş bizi biraz daha geri götürdü. Ta ki Atatürk'e kadar. Günümüzde "Misket Oynarken bile yeneceksin Yünanlıları" sözü edilirken 1881 yılında Yünan kökenli en büyük Türk dünyaya geldi ve Türkiyeyi adeta asırlarca ileri götürdü.

Gelişmiş ülkeler diye adlandırdığımız bazı ülkelerde bugün bile krallık rejimi olmasına rağmen "insan hakkı" konusuna verilen önem nedeni ile hiç bir sorun yaşanmıyor. Bizim yapımız gereği ne kadar demokratik olursak olalım bir türlü çağdaş uygarlık seviyesine erişemiyoruz. Buna hak veriyorum çünkü yaklaşık 400 yıllık alışmışlığı 87 yılda sona erdirmek imkansız ötesi. Bu bir süreç ve süreci yaşıyoruz. Elbet bir gün o gün gelir Türkiye gelişmiş ülkerler arasına girer.

Gelişmişlik eskiye takılı kalmamaktır. Tarihini unutmamak ama tarihteki gibi yaşamamamaktır.

Osmanlıdan bugüne Türk Silahlı Kuvvetleri sayesinde geldik, bu yadsınamaz bir gerçek. Bununla gurur duyuyoruz. Fakat günümüz Dünyasında artık sıcak savaşlar neredeyse yok yada çok azaldı. Artık 1 milyon askere ihtiyaç yok, 1000 tane komando ile biter bu terör. Önemli olan asker çokluğu değil. Günümüzde önemli olan bürokrasi. Savaşmak için sözü geçen ülke olman lazım bu devirde. Türk Silahlı Kuvvetleri olmazsa olmaz bizim için. Bu değişmez fakat önemi azaltılmalı. Her kurumun önünde olmamalı. Değişen Dünya şartlarına ayak uydurabilmemiz için artık asker ülkesi olmaktan çıkıp teknoloji ülkesi, işgücü ülkesi, hammadde ülkesi, yatırım ülkesi olmamız gerekir.

Bu söylediklerim ancak anayasa değişikliği ile olabilir. Mevcut anayasa tam bir askeri anayasa olduğundan açıkcası biraz geri kalmış bir anayasa. Yapılmak istenen anayasanın da yeterli olduğu söylenemez fakat yine de bir başlangıç olur mantığı ile referandumda EVET diyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder